İnsanlık tarihi, pek çok felaketin yanı sıra mikroorganizmaların sebep olduğu “salgın’’lar (epidemi/pandemi) ile doludur. Açlık, kıtlık, yoksulluk, iç savaş ve bunlara bağlı göçler, epideminin dünyaya yayılmasına, yani “pandemi”ye sebep olur. Bunlardan kolera 19. yüzyıla kadar, Hindistan’da yaygın mahallî bir hastalık iken, işgalci İngiliz askerleri tarafından Afganistan’a ve deniz yoluyla Asya, İran, Hicaz ve Çin’e kadar taşınmıştır. Osmanlı Devleti de, aldığı tüm önlemlere rağmen hacıların taşıdığı koleranın Anadolu topraklarına girmesine engel olamamış, hastalık tüm Anadolu’ya yayılmıştır. Dünyanın temiz içme suyuna ulaşılamayan çeşitli yerlerinde hâlâ kolera salgınlarına rastlanmaktadır. Kolera pandemisinde Osmanlı, bir yandan karantina, kordon, dezenfeksiyon, ortam temizliği, aşılama ile salgınla, diğer yandan bu önlemlere karşı çıkanların cehaleti ile de mücadele etmiştir.
Bütün bir insanlık, 2019 yılı Aralık ayından 2023 Mayıs ayına kadar dünyamız, etkeni SARS-Cov2 (Severe Acute Respiratory Syndrom-Coronavirus 2) olarak belirlenen COVID-19 pandemisi ile mücadele etmiştir. Günümüzde de benzer mücadele yöntemleri kullanılmaktadır. Karantina, kordon ve dezenfeksiyonun bugünkü karşılığı olan “maske-mesafe-temizlik” üçlüsü genel bir kabul görmüştür. Ancak, aşı konusunda tereddüt ve itirazlar yaşanmış; pandeminin sonlarına doğru hastalık kadar, aşının yan etkileri konuşulup tartışılmaya başlanmış, aşı karşıtları, en basit korunma kurallarına bile uyulmayan mitingler yapmışlardır. Bu yaklaşım, toplum sağlığını doğrudan tehlikeye atmıştır.
Bu çalışmanın amacı, aşı gibi güçlü önlemlerin olmadığı 1800’lü yıllarda alınan önlemlerle günümüz önlemlerini karşılaştırmak ve pandemi ile beraber Dünyamızı tehdit eden küresel krizlere ve bunlara karşı alınması gereken önlemlere dikkat çekmektir.